13 Mart 2012 Salı

OHRİD

  Ohrid gölü etrafında yer alan Balkanların en güzel şehirlerinden biri Ohrid.Ohrid gölü avrupanın en derin gölü olarak bilinir.Burdaki evler ahşap villa şeklindedir.Kütahya' nın Germiyan sokağını andırır.





   Bitoladan Ohride yaklaşık 1-1.5 satte ulaştık.Mart ayında olduğumuz için yaz aylarındaki canlılık yok ancak burda ruhunuz huzur bulacak.Otelemiz Villa Germanoff .Göle bakan balkona çıktığınızda hiç ses duyamacaksınız.Sadece manzara izleyerek ve tabiki doğal ses sadece  kuş sesleri dinleyerek saatin nasıl geçtiğini bile anlamayacaksınız.


Villa Germanoff



  Dışarı çıkıp önce bir turladık.Turist informationdan aldığımız harita ile planı yaptık.Bu haritada gezmeniz gereken yerlerin hepsi gösteriliyor.




    Önce şehrin manzarasını izleyebileceğiniz Ohri Kalesine yürüyerek çıkabilirsiniz.Taksilerde kaleye gitmektedir.Ancak yürüyerek daha çok yer keşfedip,resimleyebilirsiniz.



Tarihi Kale

Kaleden inerken şehrin en ünlü kilisesi St.Kaneo kilisesini görebilirsiniz.

St.Kaneo kilisesi



Aynı güzergahta antik tiyatro yer alır.





  Göle doğru yavaş yavaş inip şehir merkezine yürüyün .Bu tur en fazla 2-3 saatte biter:)
Sveti (Aziz) Naum klisesinin yanından göle doğru akan su kaynağı aynı zamanda Hollwood filmlerinin çekimlerine mekan olmuştur.




   Ohride gelip balık yemeden gidilmez.En ünlü balıkları pastirinkadır.Yanında susuz içilen üzüm rakısını tavsiye ederim.Geceleri ohrid gölünün sahillerinde kafeler,canlı müzikler eğlenceli yerlerde eğlenebilirsiniz.


Göl sahilinde yemek yiyebileceğiniz güzel bir restorant






MANASTIR (BİTOLA)

    Makedonya'nın 2.büyük şehri Bitola.Diğer adı Manastır,Elveda Rumeli dizisinin çekildiği şehir desem daha tanıtıcı olur:)İnsanları çok yardımseverdir.Makedonyaya indiğimiz gibi araba kiralalayıp ilk planımız olan Bitolaya gittik.Yalnız yollar biraz kötü.Genelde dağlık ve kıvrımlı,düz sakin yol beklemeyin.



Eğlenceli 3 saat yolculuktan sonra Bitolaya vardık.Oteli bulmak için yoldan geçen birilerine danıştık .Yol tarifi verdiler ne kelime, arabalarına atlayıp önden onlar, arkadan biz takip ederek otele kadar götürdüler.Gerçekten şaşırdık.Bu şehrin yarattığı izlenim insanların birbirlerini tanıdığı ,tanımadığın birine selam verdiğinde garip karşılanmayan,eski İstanbul gibiydi.Rastladığımız her insan çok kibar ve son derece ilgiliydi.
    Otel olarak Tokin House tavsiye edebilirim.





  Otel ünlü Şirok sokak ın içinde.Gece eğlencelerin,alışveriş yerlerinin ,kafelerin olduğu trafiğe kapalı canlı caddesidir.Binalar 2-3 katlıdır.Kışın bile, İstiklal caddesi kadar olmasada insanlar kendilerini bu caddeye atmışlardır.

ŞİROK SOKAK


 Şehir parkı ile başlar büyük maydan ile son bulan bu caddede genede yemek için pizzacılara rastlarsınız.Ama gerçekten güzel yapıyorlar.

 Görülecek yerlerden biride ünlü müzeleri,eskiden Manastır Askeri İdadisi olan Atatürk ün okuduğu binadır.Şuan müze olarak kullanılıyor ve 2.katında Atatürk e ayrılmış özel bölümü mutlaka görmelisiniz.



                                   


      Gezinizi şehrin ünlü saat kulesini görerek sürdürebilirsinizTarihi Saat kulesi parkın içinde yer alır .



Saat Kulesi



 Diğer ünlü yeleri kapalı çarşılarıdır.Elveda Rumeli dizisinin çekimleri bu dükkanlarda yapılmış.Eski bedesten görünümü vardır.Çarşının orta yerinde yıkık minareli bir cami bulunuyor.









Demetrius Kilisesini görebilirsiniz.







  Bitola yani Manastır'ı gezmek için bir gün yeterli.Tarihi eski Türk şehrini anımsatan bu şehirde bir gün güzel vakit geçirebilirsiniz.

31 Ocak 2012 Salı

DİSNEYLAND PARİS


    Yazılışı hernekadar disneyland olsada ben her söyleşimde Disneylaaaaaaaannnnddd olarak dile getiririm.Parkın adını duyduğumda bile korku,heyecan,sevinç kaplar heryanımı.Avazınız çıktığı kadar bağrabilir,çığlıklar atabilir,korkudan tir tir titresenizde yine aynı trene , binebilirsiniz bu parkta.Adrenalinizin yükselmesinden keyif alıyorsanız bol bol stres atabilirsiniz..Umarım 2016 da Türkiye ye açılacak olan Tema Park ta bukadar güzel olur.



    Dünyanın heryanından çok ilgi gören Disneylanda gitmek istiyorsanız kış ayını öneririm.Hatta kar yağarsa dahada güzel olurJYazın çok kalabalık olduğunu duyduğumuz için bu fikir bize güzel gelmiş olmalıki kışın kar yağarken gittik.Her aktiviteden rahatlıkla yararlandık. Parisin içinde kalıyorsanız özellikle sabah erken saate tren biletinizi alın.  Disneyland'a gitmek için RER hatlarından kırmızı olan A ya binip Marne la Vallee - Parc Disneyland yönüne binerek son durakta iniyorsunuz. 35-40 dakika içinde parka varıyorsunuz.Biletleri isterseniz girişten ,isterseniz Paris içinde Disneyland bileti satan yerlerden alabiliyorsunuz.Birkaç parktan oluşan Disneyland biletleri için ayrı fiyatlamalar vardır.Ama tavsiyem Walt Disney Studios, Frontierland, Adventurland, Discoveryland kapsayan bilet almanız.

    Gelelim aktivitelere ....Adventurland ,Karayip Korsanlarının,Indiana Jones un olduğu bölümdür.Krayip korsanlarını konu alan kalenin içine girip karanlık bir yoldan geçtikten  sonra  kayıklara binecek ve Karayip Korsanlarını göreceksiniz. Şelalerden ıslanarak geçeceksiniz.  Daha sonra etrafı gezmek için gemiye binebilirsiniz.



  İlk önerim parkın ünlü roler-costerlarından fastpass almanız.Fastpass uygulaması, kuyruğa girmeden size kaçta sıra geleceğini belirtir.Biletin üzerinde belirtilen zamanda hemen gelip binebilirsiniz.Ayrıca belirteyim bilet alıp Disneylanda girdikten sonra içerdeki herşey ücretsizdir.Herşeyden yaralanmak için bu nedenle kuyruklar fazla olabilir.Parkın ünlü roller coasteri İndiana Jones ve Discoverylandda bulunan Space Mountain'dan öncelikle fastpass almalısınız.Bence Space Mountain daha güzel.Uzay yolculuğuna çıkıyorsunuz adeta.

SPACE MOUNTAIN


INDIANA JONES




  Şimdi şiddetle tavsiye edilmeyen bir aktiviteden bahsedeyim,tekrardan söyleyeyim tavsiye edilmezJ Twilight Zone Tower Of Terror asansörü. Hollywood Tower Otel ‘e giriyorsunuz Sizi asansör görevlisi karşılıyor ve asansörde oturmanız gereken yeri gösteriyor.Son kata çıkmaya başlıyorsunuz.Ara katlarda size bir tarafta  hikaye anlatırken bir tarafta  insanlar ve hayaletler görünüyor.      Son katta kapı açılıp manzara gösterildikten sonra asansör düşüyor..Tabi bu arada bende kalpten gidiyordumJAdrenaliniz son sevyesine gelecek garanti....

Twilight Zone Tower Of Terror



  Bukadar heycandan sonra daha sakin birşeye binelim dedik .İlk başta balık (kayıp balık nemo)resimlerini gördüğünüz, akvaryumun içinde gezinip balıkları tanıyacakmışınız tarzı water adlı roler coaster sakin bir şekilde ilerliyor diye binip başladık  akvaryumu izlemeye .Ancak karanlığa girdiği gibi delice dönen costere dönüşünce  geç olsada yanıldığımızı anladık.Neyseki kusmadan bunuda atlattık:)

    Tavsiyelerim bunlar.Tabi daha birçok roler coaster ve eğlenceli şeyler deneyebilirsiniz, hoşunuza gidecektir.

  En çok merak ettiğim Walt Disney Studios.idi ve muhteşemdi.Trene binip filmlerin stüdyolarını,aniden yanmaya başlyan dağları,sel sularının üstünüze doğru gelmesini ve bu arada filmin nasıl çekildiğinide izleyip yarım saatlik yolculuk yapabilirsiniz.





   Bukadar eğlenceden sonra otelinize gitmek için trene binerseniz ,yolculuk boyunca aniden hızlanıp uçacak sonra ani durup fırlayacakmış gibi hissedebilirsiniz benden söylemesi.


     İyi eğlenceler......

17 Ocak 2012 Salı

PARİS


  Aşk ve romantizmin simgesi neresidir diye sorsalar İlk olarak Paris gelir aklıma.Sokaklarda coşkulu  müzikler,kalabalık görkemli kafeler,hertaraf rengarenk ,canlı mı canlı biryer . Kış ayında gitmemize rağmen(hava sıfırın altında iken) neredeyse her saniyemiz sokaklarda geçmişti.


                                                              LOUVRE MÜZESİ

 Otelimiz ünlü Louvre müzesine yakındı.Sabah ilk işimiz Louvre müzesine girmek oldu.Burası dünyanın en büyük müzelerindendir.Önündeki cam piramitler de müzeye  görkemli bir hava katıyor.Şifresi halen çözülemeyen Leonar Da Vinci nin eseri  olan Mona Lisa nın gerçeğini ve daha bir çok eser görebilirsiniz.
Pazartesi Çarşamba 09:00-21:45 ,
Perşembe Pazar 09:00-18:00,
Salı kapalı ve her ayın ilk Pazar günü ücretsizdir.
Müzede 250.000 e yakın sanat eseri vardır.Eğer meraklıysanız gezmek bir gününüzü alabilir.


LOUVRE MÜZESİ

                                                                 Champ-Elyees(Şanzelize)

 Avrupanın en ünlü moda arterlerinden biri ,Paris in enlü caddesi Şanzelize .Yaklaşık 2 km.uzunluğundadır.Concorde meydanındaki dikilitaştan başlar Arc Triomphe ne kadar uzanır.Cadde oldukçe geniştir.En ünlü markalar,restorantlar,pastaneler ve meşhur LIDO Şov un yapıldığı gece klüpleri ile doludur.Sağlı sollu standlar halinde birçok ilginizi çekecek eşya ,yiyecek satanlar vardır.Bu caddeye gitmişken şampanya yanında La Duree den aldığınız makaronları yemeden dönmemenizi tavsiye ederim.

                                                        Arc de Trimomphe (Zafer Takı)

Champ-Elyees in üst çıkışında yer alan Fransızların ulusal sembolüdür




  Concorde Meydanına doğru yürürken karşınıza dönme dolap çıkacaktır.Kesinlikle binmelisiniz, Eyfel kadar yuksek olmasa da yukaridan hemen hemen tüm güzellikleri görmüş olacaksınız.3 tur dönerek ÜÇgen piramit, Seine Nehri, Notre-Dome gibi gördüğünüz manzaraları fotoğraflayabileceksiniz.




                                                                  Eyfel Kulesi

  Şehrin simgesi,yapıldığı dönemde dünyanın en uzun binası Eiffel kulesi.Mümkünse böyle yapıları hem gündüz hem gece görün.Gündüz ayrı bir havası varken gece ışıklandırmaları ile çok daha farklı olduğunu hissedeceksiniz.En iyi manzarayı kulenin ikinci platformundan izleyebilirsiniz.Özellikle güneş batmadan önceki halini görmelisiniz.Resim çekmek için Hemen yanında bulunan parktan mümkün olduğunca uzağına gidebilirsiniz.Belli yerler çok kalabalık olacaktır.Ancak daha uzağa gitmeniz hem kalablığı aşmanıza yardımcı olacak hemde daha değişik açılardan(özellikle gece)muhteşem resimler yakalayabilirsiniz.Güvenlik için parkta askerler sürekli dolaşmaktadır.



                                                                Notre Dame Katedrali

    Notre Dame in kamburu deyince ilk akla gelen katedral.170 yıllık mazisi bulunan bu mimari gerçektende en güzel kilisiler içindedir.Turisteler açısından çok popüler bir yer olması dışında halen Roma Katolik katedrali olarak kullanılır.En önemli kısımı batı cephesidir.1631 de yapılan ünlü çan Emmanuel i barındırır.


Notre Dame

                                                                      SACRE COEURE

    Diğer adı Kutsal Kalp Klisesi.Fransanın önemli yapıtlarından biri çünkü dünyanın en ağır çanlarından birini taşımaktadır.Adının konmasına neden olan da , alt kattaki mezar odalarında kiliseyi yaptıran  Legentil'in kalbinin saklanmasıdır.
   Sacra Coeure  Montmartre Tepesi’nin (Ressamlar Tepesi) en üst noktasında bulunuyor. Parisin tüm manzarasını görmek,şehri izlemek için bu tepe muhteşem bir yerdir.Kiliseye gitmek isteyenler metro ile “Anvers” durağı ile Montmartre bölgesine ulaşabilir oradan da Montmarte Finiküleri ile ya da Montmartre Gezi Treni ile ulaşabilirsiniz.



                                                        VERSAİLLES SARAYI
 
    Birazdan söyleyeceğim sözü bilmeyen yoktur.''Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.''Bu ünlü sözün sahibi Marie Antoinette,söylediği yer ise Versailles Sarayıdır.Avrupanın en büyük 20.000 kapasitelik sarayıdır.Eğer giriş ücretlerine zam gelmediyse 8 €.Pazartesi gideyim demeyin kapalıdır.


Saray Bahçesi
VERSAİLLES SARAYI

                                                                   ULAŞIM:

Metro ağı çok gelişmiştir.Heryere kolaylıkla gidebilirsiniz.
Charles de Gaulle ve Rossy havaalanlarından RER in B hattını kullanarak 35 dak.merkeze gidebilirsiniz.Orly havaalanından ise yine RER in B hattını kullanarak 45 dak.merkeze ulaşırsınız.

15 Ocak 2012 Pazar

PRAG (PRAHA)

     Prag....Çekçe adı ''Praha.''Adeta büyülü ,buram buram tarih ve sanat kokan bu şehirde unutulmaz bir tatil geçirmek için her türlü imkan vardır.2.dünya savaşında direnmeden teslim olan tek şehir olması nedeniyle mimarisi hiçbir yıkıma uğramadan günümüze kadar gelmiştir.Bunedenle Prag, geniş bir kitle tarafından dünyanın en güzel şehirlerinden biri olarak gösterilir. ''100 kuleli Şehir'', "Altın Şehir", "Doksanların Sol Bankası", "Masal Şehri", "Şehirlerin Anası" ve "Avrupa'nın Kalbi" gibi isimlerle de anılır.
    İlk gün ya uçaktan indiğiniz gibi havaalanında turist information dan ya da otelinizden harita temin edin.Şehir fazla büyük olmadığı için genelde heryer merkezelere yakın sayılır.Biz herzaman için yürümeyi seçmişizdir.Şehirde her adımda bir durup yapıları inceleyecek ve fotoğraflıyacaksınız.Yürüyerek gezebileceğiniz en rahat yer.Bununla beraber metro ve tramvay hatlarını kullanarak heryere erişebilirsiniz.Oldukça da ucuz.Biletler yaklaşık 80 kuruş.
      Pass card alabilirsiniz.Birincisi Prague Card.Ulusal müze,kale gibi birçok yeri dörtgün boyunca  ücretsiz gezebilir, havaalanından aktarma yapabilirsiniz.Ancak şehiriçi ulaşımı kapsamaz.İkincisi Prague Pass.Şehir içi ulaşım için üç gün boyunca kullanabilir müzelere giriş yapabilirsizniz.


       Bizim kaldığımız otel 'Vaclav (Wenceslas Meydanı) Meydanı'nda ulusal müzenin solundaydı.Arka tarafında bahçesi mevcut olup,hava güzelse kahvaltı yapabildiğiniz,yemek yiyerek içkilerinizi yudumlayabildiğiniz bir yer.Kısacası yeri de itibariyle biz çok memnun kaldık.Aslında böyle gezilerde otel çok önemli değil benim için.Kaldığım yer merkeze yakın olsun , tuvalet ve duşu içinde olan bir oda olsun  yeterli.Çünkü sabah çıkıp, gece gelebiliyorsunuz otele.
 
   
Hotel Musketyr

   

    Gezimize otelede yakın olması nedeniyel Vaclav(Wenceslas Meydanı)  meydanıyla başladık.Meydan oldukça hareketli,otellerin,restoranların,kulüplerin,mağzaların bulunduğu yer.Prag'ın Ulusal Müzesi de bu meydandadır.Bu müzenin önünde meydana bakan Aziz Vaclav ın atlı hekelinin ayrı bir görkemi vardır.
                                                                                                                                                                                         Klüplerin ve casinoların yoğun olduğu bu meydan üzerinde birçok zenci ve ilginç limuzinler görürsünüz.Zenciler size  yönelerek akşam mekanlara gelmeniz için ikna etmeye çalışırlar.

                                                      Wenceslas Meydanı
Josef Myslbek in eseri olup  adını çek milliyetçiliğinin simgesi haline gelen Bohemya Kralı Wenceslas‘tan almış.1918 de Çekoslavakya' nın ilanı, 1968 de Sovyet tanklarının gelişi,1989 da kadife devrimi gibi birçok önemli olaya ev sahipliği yapmıştır.





    Dünya tarihi ve Çek tarihinin detaylı bir şekilde sergilendiği Ulusal Müze mutlaka görülmeli bence .Eğer şanslıysanız Çeklerin  bayramına denk gelir ve müzede değişik konserler,dans gösterileri izleyebilirsiniz.Kışın 09:00-17:00 arası yazın:10:00 ila 17:00 arası açıktır.Neo-rönesans tarzında inşa edilen müzede Bohemya,Moravya ve Siesya bölgelerinden eserler vardır.7 salonuda zoolojiye ayrılmıştır.



 
 
    Yolumuza eski şehir(stare mesto) tarafından devam ediyoruz.Prag’ın en ünlü Eski şehir meydanında sekiz kule tarafından çevrilmiş ,tam ortasında ülkenin en ünlü ilahiyatçısı Jan Huss’ın heykeli vardır.Trafiğe kapalı caddede sadece bikaç fayton vardır.Masaları sokaklarda olan cafeler,restorantlar kalabalık turistlerle doludur. ilk girişte astronomik saat göreceksiniz.Saatin mimari Jan Huss işi bitince kral tarafından kör edilmiş.Huss bunun üzerine saatin üzerinden atlayarak intihar etmiş.Daha sonra onarılan saat üzerinde 12 Havari Heykeli vardır.Zamanı hem bohemya usulü hemde günümüz rakamlarıyla gösterir.O dönem Prag halkının büyük korkuları olan Türk istilası(elinde sazla sefahat ve zevki temsil eden heykel),ölüm,açgözlülük,kibir dört heykelle temsil edilmiş.En büyük özelliği zamanın dışında ,burçları ve günleride göstermesi.

ASTRONOMİK SAAT
Eski şehir meydanı ve Tyn Kilisesi
                                                                    
                                                                  

           Bir diğer görülmesi gereken Yahudi mahallesi.Dünyanın en eski yahudi mezarlığı  müze haline getirilmiş.20.000 yahudi burda gömülmüş.İçeri ziyaret etmek isteyen erkeklerden başlarının örtülmesi isteniyor.Bunun için herhangibir şapka kullanabilirsiniz.Kapıdada kağıttan şapkalar satılmakta.


     Şehirlerde en çok sevdiğim yerler köprülerdir. Geçerken durup şöyle bir baktığınızda, altından deli gibi coşan suyun hareketliliğine,canlılığına kapılır yüreğiniz. İki yanınızda da ayrı kalmış kara parçalarını tutup kollarınızla birleştirirsiniz adeta.Hiçbir yönü seçmenize gerek kalmaz ,çok nettir köprünün üstünden dünya.Prag’taki Charles Bridge(Karel köprüsü) de aynı duyguları uyandırdı bende.Karel köprüsü ‘görülmezse olmaz’larındandır Prag’ın.Vltava nehri üstünde Eski şehirle Küçük mahalleyi birbirine bağlar.Üzerinde bulunan  33 adet heykel ile ihtişamlı bir görüntüye sahiptir.Bu heykellerin orjinalleri başta bahsettiğim ulusal müzede El Yazmaları Galerisi bölümünde yer almaktadır.Köprünün üzeri sokak sanatçıları,ressamlar satıcılarla doludur.Sokak sanatçısı ile tabir ettiğim şarkıcılar gerçek birer sanatçıdır.Müziklerini dinledikçe yanlarından ayrılamıyacaksınız.İlk girişte konser veren bir grup,biraz ilersinde kör bir kadının sesi,daha ilerde kuklalarla gitar çalan gencin söylediği melodiler halen kulaklarımda….Bu köprü de romantizmi yaşar,sanatla coşarsınız.Gece ayrı renk katar insana ,gündüz ayrı….


                                                                  
 Nehrin karşı tarafında genellikle turların başlangıcı olan Prag Kalesi ve Avrupa nın en görkemli katedrali Aziz Vitus bulunmaktadır.Kale deyince hemen aklınıza  surları getirmeyin,yanılırsınız.Değişik binalardan oluşan bir yapı burası.Gitmeden önce kale hakkında çok bilgi edinememiştik.Derken Türk rehberin turdakilere, kalenin tarihini anlattığını duydum ve eşim Kerem’e ‘’Çaktırmadan gelde bizde arada kaynayalım demiştim’’sessiz bir şekilde.Yada ben sessiz olduğumu zannediyordum ki arkamdan bir gülme sesi duyuldu.’’Buyrun gelin,dinleyin’’dedi saçlarını toplamış bir çocuk .Tabi biz de hepbirlikte gülme krizine girdik ama kalenin tarihinide öğrenmiş olduk. Prag kentinin tarihi 9.y.y. daPrens Borijov'un kurduğu bu kale ile başlıyormuş. Kale, Prag'ın meşhur Vltava nehrine yüksekten bakıyor.

          

 Yolmuza devam ettiğimizde kendinizi peri köyünde bulabilirsiniz.Dar bir sokakta eskiden ev olan minyatür binalar çıkıyor karşımıza.Kendinizi ‘Güliver devler ülkesinde’ki gibi hissetmeniz gayet normal olacak.Buraya ‘’Altın Yol ‘’deniyor.Şirin görünümü olan bu mahalleye girmek ücretli.Burda çeşitli hediyelik eşyalar,aksesuarlar bulabilirsiniz.Saat:18:00 den sonra giriş ücretsiz.Ancak dükkanlar kapanıyor.


 
ALTIN YOL
 

   Çok sevebileceğiniz ,hayalinizdeki çiçek bahçelerinin ,yeşilliklerin,huzurun,insanı dinlendiren manzarının bulunduğu yerlerden biri  Petrin bahçeleri.Petrine çıkmak için ister feniküler kullanabilir,isterseniz güzel bir parktan yürüyerek çıkabilirsiniz.(Parka girmeden önce yer alan kafelerde espresso seviyorsanız içmenizi tavsiye ederim.)Burda ata binebilir,çiçeklerle dolu parklarda oturabilir,çimlerin üzerinde uyuyabilirsiniz bile.Bir okadar sakin ve sessiz.Ancak bu söylediklerimi Eyfel kulesinin küçüğü de denilen Petrin kulesine çıktıktan sonra yapmanızı tavsiye ederim.299 merdiven çıkarak tepeye ulaşıyorsunuz.Muhteşem bir manzara ile karşıltığınızda ‘yorulduğuma değdi’ diyeceksiniz.Prag kenti tümüyle ayaklarınızın altında.Etrafta eğlenmek için komik aynaların ve labirent yolların olduğu yerleri tercih edebilirsiniz.
PETRİN KULESİ



 


    Yollarda yürüken birden karşımıza  Çekler’in Fred ve Ginger dediği ‘Dans eden bina’ çıkıyor.
GİNGER

 

 Son olarakta nehir gezisine çıkıyoruz.Rehber eşliğinde Prag ın tarihini dinleyerek,Vltava nehrini geziyoruz.Bu arada rehber Pragta su içmeyin bira için diye tembih ediyor.Evet yanlış okumadınız.Çünkü ülkenin en ucuz içeceği bira ve şarap.Su pahalı olduğundan özenle saklamanızı öneririmJ
    Nehir kıyısında ‘Lavka’ denilen yerde yemek yiyebilir ve birşeyler içebilirsiniz.Manzarasıda bir okadar güzel olan mekanda garsonlar sizi sıkmıyor.Rahatça oturup istediğiniz zaman sipariş verebiliyorsunuz.Hemen yanında da ünlü kulüpleri bulunuyor.Ancak buraya girmek için bir hayli sıra beklemeniz gerekecektir.

                                                      Lavka dan manzara
 

     


                                                              Alışveriş

   Pragta eski şehir meydanına yakın Stare Mesto  pazarı kuruluyor.Eve giderken götürebileceğiniz hediyeleri burdaki Pazar ve dükkanlardan alabilirsiniz.Birçok tahta oyuncaklar,seramikler,porselenler göreceksiniz.Ancak ilk gördüğünüz eşyayı hemen alayım demeyin.Aşırı Serbest Pazar sistemi hakim olduğundan yandaki satıcıda aynı şey çok daha ucuz  olabiliyor. Prag diyince akla gelen içki Becherovka. Becherovka da hediyelik içki setlerinin gözdesi. Ayrıca küçük şişelerde de ucuza satılmakta.En ünlü hediyelik eşyalar Bohemya cam ve kristallerdir.

 

 
                                              Bir günde Prag için
    Haritayı elinize aldığınız gibi ilk yapmanız gereken Mustek durağına gitmek.Burdan Eski şehir meydanına yürümek 5 dak.alacaktır.Astronomik saatin yer aldığı meydan turistlerin en uğrak yeridir.Bu meydana yakın Yahudi mahallesinden geçerek en eski yahudi mezarlığını görmüş olursunuz ve Prag kalesine doğru devam edersiniz.Prag kalesinden inerken ‘Altın Yolun’ olduğu yeri tercih edip Fransız Kafka nın yaşadığı evi görebilirsiniz.Son olarakta Charles Bridge köprüsünde gidip yürüyüş yapabilirsiniz.
                                                                                                                               
                                                             Ulaşım
  20 km uzaklıktaki Ruzyne Havaalanından taksiyle gelecekseniz fiyatı önceden konuşun,taksiler pahalı.Kapıya servis yapan servis otobüsleride var.(www.pragueairport-shuttle.com).    Tren  tercih edebileceğiniz ulaşım aracı olabilir.
Metro:3 hattan oluşuyor.Hat A (Yeşil renk)Skalka-Dejvicka istasyonu.Hat B:(Sarı Renk)Cerny-Zlicin istasyonları .Hat C:(Kırmızı renk) Nadrazi Holesovice-Haje İstasyonu.Sabah 5 ile gece 12 arası çalışıyor.
Tramvay:Sabah 4.30 ile 24:00 arası çalışmaktadır.
Metro ve tramvay hatlarını kullanarak heryere erişebilirsiniz.Oldukça da ucuz.Biletler yaklaşık 80 kuruş.
      Pass card alabilirsiniz.Birincisi Prague Card.Ulusal müze,kale gibi birçok yeri dörtgün boyunca  ücretsiz gezebilir, havaalanından aktarma yapabilirsiniz.Ancak şehiriçi ulaşımı kapsamaz.İkincisi Prague Pass.Şehir içi ulaşım için üç gün boyunca kullanabilir müzelere giriş yapabilirsizniz.

                                                                Yeme içme:
   Prag mutfağının yemek kültürü  et  ve şarküteri ürünlerine (özellikle tavşan ve ördek üzerine) dayalıdır.Genelde az pişmiş etler,gulaş,rosto,av etleri, dana biftekler  hemen her restaruantta kolayca bulabilirsiniz.Eğer alıştığınız tatda ısrarcı iseniz şehirde bulunan pizzaria'larda güzel italyan usulü ince hamur pizza ve ev şarabının tadını çıkarabilir,Mc Donald’s,Pizza Hut gibi evrensel lezzetlerden yararlanabilirsiniz. Prag'da iken biraların tadına bakmanızı tavsiye ederim. En ünlü çek biraları, Budvar,Plzeosky Prazdroj,Staropramen.Ayrıca Becherovka adındaki Karlovy Vary kökenli "milli içkileri" tarçın ve karanfil aromalı bir likör. Her yerde kolayca bulabilirsiniz.
Kampa Park:Bir yanda Karel köprüsünün manzarası bir yanda eski fabrikadan bozma olağanüstü dekor.Yemekleri uluslararası zengin mutfaklardan oluşuyor.
Allegro: Vltva nehrine karşı akdeniz ve İtalyan yemekleri sunan mutfağından çok memnun kalacaksınız.                                                                                                                                                                  
Bellevue:Eski şehirde kale manzarası eşliğinde güzel restaurant.
U modre Kachnicky:Çek usulü ev yemeklerini yiyebileceğiniz bir mekan.
Ünlü içkileri:Becherovka,Budvar,Plzeosky,Prazdroj,Staropramen.

                                                                                                         
                                           Bilmeniz gerekenler:

Ulusal müzeye ayın ilk pazartesigünü ücretsiz girebilirsiniz
Pazartesi günü antik yerler,kaleler ziyarete kapalıdır.
Alışveriş  Merkezleri 19:00 a kadar açıktır.Cumartesi dükkanlar genelde 13:00 kadar açıktır.